KÜBA MİMARİSİ VE TARİHİ

HAZIRLAYAN: HACER KOÇDEMİR / 21849199

İÇERİK

-KÜBA COĞRAFYA

-KÜBA KÜLTÜR

-KÜBA GENEL TARİHİ

  -Kolomb Öncesi

 -Sömürge Dönemi

 -Bağımsızlık ve Sonrası

 -Devrim ve Sonrası

 -Sosyalist Küba

 -Soğuk Savaş Sonrası

-KÜBA MİMARLIK TARİHİ

COĞRAFYA

Yengeç Dönencesi‘nin hemen başında ve Meksika Körfezi‘nin girişinde yer alır. Aynı adı taşıyan asıl büyük adanın yanı sıra 3.715’ten fazla ada ve adacığı kapsar. Önce doğuya, daha sonra güneye yönelerek bir yay biçiminde Antil Denizi’ni çevreleyen Antiller ada zincirinin önemli bir parçasını oluşturur. En yakın komşusu olan Haiti‘ye 77, Bahamalar‘a 140, Jamaika‘ya 146, Amerika Birleşik Devletleri‘ne 180, Meksika‘ya 210 ve Cayman Adaları‘na 240 km uzaklıktadır. Ülkenin ikinci büyük adası Juventud adasıdır. En yüksek noktası Turquino Doruğu’dur (2005 m). Toplam kara yüz ölçümü 110.861 km²’dir. Yıllık ortalama sıcaklık 26 °C’dir. İki mevsimle belirlenen yarı tropikal bir iklime sahiptir. Eylül – Ekim ayları arasında görülen kasırgalar bazen büyük yıkımlara yol açmaktadır. Kıyılarının toplam uzunluğu 3735 km olup, Guantanamo Koyu’ndaki Amerika Birleşik Devletleri deniz üssüyle 29 km’lik kara sınırı vardır.

KÜBA KÜLTÜR

Küba’nın başkenti Havana’da kolonyal dönemden kalma birçok eser bulunmaktadır. Bu sebeple 1982 yılında UNESCO tarafından Dünya Kültür Mirası listesine dahil edilmiştir.[8]

Küba kültürü köken bakımından İspanyol ve Afrika etkisinin belirgin izlerini taşır. Amerika Birleşik Devletleri ile olan tarihi bağları nedeniyle Kuzey Amerika sporları halk arasında yoğun ilgi görmektedir. Başta beyzbol olmak üzere basketbolvoleybolatletizm ve boks; Küba’da yaygın olarak oynanan ve uluslararası müsabakalarda başarılı olunan sporlardandır.

Devrim sonrasında hızla gelişen ve refah düzeyinin yükseldiği Küba’da halkın tamamına yakını okur yazardır.

Her köşe başında amatör müzik grupları boy gösterir. Uzun bir geçmişe sahip olan Küba müziği, coşkulu ve hareketli eserlerden oluşup geniş bir yelpazeye sahiptir.[8]

Küba mutfağı, genel olarak İspanyol-Karayip karışımıdır. Domuz eti, deniz mahsulleri, mısır ve siyah fasulye çok tüketilir. Küba edebiyatının özellikle şiir alanında zengin ve nitelikli bir mirası vardır. 19. yüzyılda yaşamış şair Jose Marti ile 20. yüzyılda yaşamış olan Nicolás Guillén önemli Kübalı edebiyatçılardandır. Ünlü şarkı Guantanamera, Küba’nın devrimci kahramanı Jose Marti’nin eseridir. Aynı zamanda Bolivya ordusuna ve Che’ye yazılan ünlü Soldadito Boliviano (Bolivyalı Küçük asker) şarkısı da Nicholas Guillen’indir.

KÜBA GELNEL TARİHİ

Kolomb öncesi

Küba yerlileri; Küba’nın ilk sakinleri Güney Amerika‘dan adaya gelen Guanahatabey ve Kiboni Yerlileriydi. Adaya daha sonra yerleşen Taynolar (Antil Aravakları) çömlek ve alet yapımında belirli bir düzeye ulaşmış tarımcı ve barışçıl bir halktı. İspanyolların adada ilk koloniyi kurduğu sırada çoğunluğunu Taynoların oluşturduğu yerlilerin sayısı 80-100 bin dolayındaydı.

Sömürge dönemi

Kristof Kolomb’un birinci yolculuğunda keşfederek (28 Ekim 1492) İspanyol toprağı ilan ettiği Küba’da ilk kalıcı yerleşim 1511’de kuruldu. Sömürgecilerin baskı ve sömürüsü, salgın hastalıklar, açlık ve göçler yerli nüfusunu 5 bine kadar düşürdü. 18. yüzyıla girilirken bölgede sağlanan barış ve düzenle birlikte sömürgenin nüfusu 50 bine ulaştı. İspanya‘dan düzenli gemi seferlerinin başlaması Havana‘nın ticari ve stratejik önemini artırdı. Bu arada hayvancılığın, tütün ve şeker kamışı üretiminin artırılması ve iş gücü için Afrika‘dan çok sayıda köle getirilmesi adada köklü bir değişim yarattı. 1865’te köle ticaretinin sona ermesiyle ortaya çıkan işgücü açığını kapatmak için adaya sözleşmeli işçi olarak Meksika yerlileri ve Çinliler getirilmeye başladı.

Bağımsızlık ve sonrası 1901-1958

19. yüzyılın sonlarından itibaren İspanya‘nın şeker üretimi ve ihracatı için gerekli iş gücü, sermaye, makine, teknik beceri, ve pazarları sağlamada yetersiz kalması Küba’yla olan siyasi ve iktisadi bağlarının giderek zayıflamasına yol açtı. Bu ortamda Amerikalı iş insanları şeker üretiminde ve ticaretinde güç kazanmaya başladı. İspanyolların adada gelişen özerklik talebine ödün vermemesi ve vergileri daha da artırması, On Yıl Savaşı’nın (1868 – 1878) başlamasına neden oldu. Sonunda İspanya Zanjon Sözleşmesi’yle (1878) siyasal ve ekonomik reformlar yapmaya söz verdi. Adada sağlanan barış ortamı ekonomik bunalımın derinleşmesi yüzünden uzun süreli olamadı. 1895’te sürgündeki Kübalı şair ve gazeteci Jose Marti‘nin sürgündeki siyasi örgütleri bir araya getirmesiyle gerilla taktiklerine dayanan bir bağımsızlık savaşı başladı. Buna karşı İspanya adaya 200 bin asker çıkardı. Savaş ortamının adadaki şeker üretimini durma noktasına getirmesi üzerine ada ekonomisinde etkin durumda olan Amerika Birleşik Devletleri‘nin Havana limanında demirli Maine Gemisi’nin batırılmasını bahane ederek İspanya‘ya savaş açmasına neden oldu.

İspanya‘nın İspanyol – Amerikan Savaşı (1898) sonunda yenilmesinin ardından imzalanan Paris Antlaşması çerçevesinde öngörülen Küba’nın bağımsızlığı 1 Ocak 1899’da Amerika Birleşik Devletleri işgali altında yürürlüğe girdi. Küba Devleti’nin siyasal ve ekonomik çerçevesini belirleyici önlemler alan Amerika Birleşik Devletleri, Küba’nın iç ve dış ilişkilerinde söz sahibi olma ve Guantanamo Koyu’nda bir deniz üssü kurma hakkını aldıktan sonra birliklerini adadan çekti. (1901) İkinci Amerika Birleşik Devletleri müdahalesinden (1909) sonra seçimleri kazanan liberallerin adayı Jose Miguel Gomez döneminde rüşvet, yolsuzluk ve sosyal adaletsizlik üzerine kurulu bir yönetim biçiminin yolunu açtı. Özellikle Afrika kökenli kübalıların siyasal haklar ve daha iyi iş olanakları için giriştiği eylemler sert biçimde bastırıldı. Gomez’le birlikte örtülü bir diktatörlüğe dönüşen cumhurbaşkanlığı çoğu kez hileli seçimler ve askeri baskı yoluyla ele geçirilen bir makam durumuna geldi. 1933’te Amerika Birleşik Devletleri‘nin desteğiyle Gerardo Machado‘yu deviren Fulgencio Batista, en ünlü diktatör olarak uzun yıllar Küba yönetimine damgasını vurdu. Batista zamanında tarım ve hayvancılığın yanı sıra turizm ve kumarhane işletmeciliği de önemli bir gelir kaynağı haline geldi. Buna karşı işsizlik oranın yükselmesi, nüfusun büyük çoğunluğunun yoksulluk içinde kalması ve ekonominin giderek daha da dışa bağlanması Batista yönetimine karşı etkin bir muhalefetin doğmasına yol açtı.

Devrim ve sonrası

Ana madde: Küba Devrimi

1950’lerde komünist rejimi ele alan gruplardan birine liderlik eden Fidel Castro, Moncada Kışlası’na düzenlediği başarısız bir baskından (1953) dolayı bir süre hapis yattı. Daha sonra Meksika‘ya giden Castro 1955’te 26 Temmuz Hareketi‘ni başlattı. Arjantinli devrimci Che Guevara‘nın da yer aldığı örgütün Aralık 1956’da Küba’da başlattığı gerilla hareketi, zamanla öteki gruplardan da destek alarak Batista’ya bağlı birliklere önemli darbeler indirdi. 1 Ocak 1959’da diktatör Fulgencio Batista‘nın Küba’yı terk etmesinin ardından Fidel Castro’ya bağlı bin kişilik bir kuvvetin Havana‘ya girmesiyle yeni bir yönetim başladı.

Sosyalist Küba

İktidara geldikten sonra köklü toprak reformu gibi adımlarla geniş bir kesimin desteğini kazanan Fidel Castro, ittifak kurduğu Küba sosyalist Halk Partisi ile birlikte yönetime ağırlığını koydu. Toprak kamulaştırmalarından zarar gören Amerika Birleşik Devletleri şirketlerinin baskısıyla Amerika Birleşik Devletleri yönetiminin uygulamaya başladığı iktisadi ambargo ve bunu izleyen Domuzlar Körfezi Çıkarması, Castro’nun SSCB ile yakın bir ilişkiye girerek sosyalist bir çizgiye yönelmesini hızlandırdı. Ertesi yıl Küba’ya yerleştirilen Sovyet füzeleri yüzünden patlak veren Ekim Füzeleri Bunalımı‘nda Sovyet lideri Nikita Kruşçev‘in geri adım atması Küba’nın SSCB ile olan ilişkilerini bir ölçüde bozdu.1960’larda Amerika Birleşik Devletleri baskısı yüzünden artan askeri harcamalar ekonomide sarsıntıya yol açtı. Aynı dönemde Küba, Latin Amerika‘daki devrimci hareketlere verdiği destekten dolayı diplomatik yalnızlığa itildi.1970’lerde ekonomide başlayan düzelme ile birlikte parti ve devlet istikrarlı bir yapıya kavuşturuldu. Bu arada Castro’nun yönetimdeki etkinliği de pekiştirildi. 1979 – 1982 arasında Bağlantısızlar Hareketi‘nın dönem başkanlığını yürüten Küba’nın SSCB ile olan ilişkileri

doğrultusunda Angola ve Etiyopya‘ya asker göndermesi, bağlantısız bir ülke olan Afganistan‘ın SSCB tarafından işgal edilmesine tepkisiz kalması Üçüncü Dünya’da bazı tepkilerle karşılaşmasına yol açtı. 1980’de Kübalı rejim muhaliflerine Amerika Birleşik Devletleri‘ne gitme izninin verilmesinden sonra göç eden 120 bin Kübalı arasında adi suçluların ve akıl hastalarının bulunması ve Amerika Birleşik Devletleri‘nin Grenada’ya müdahalesi iki ülke arasındaki ilişkileri daha da gerginleştirdi. 1990’da Doğu Bloku’nu saran değişim dalgası siyasi olarak Küba’yı etkilemedi.

Soğuk Savaş sonrası

Soğuk Savaş sonrasında kesilen Sovyet yardımı yüzünden iktisadi bir açmaza sürüklenen Küba, turizm yatırımlarına yöneldi ve kısıtlı da olsa özel yatırımlara izin verildi. Yine bu dönemde Amerika Birleşik Devletleri ile olan ilişkilerde kısıtlı bir iyileşme görüldü. 1990’ların sonlarından itibaren Çin Halk Cumhuriyeti ve Avrupa Birliği’ne yakınlaşan Küba, Latin Amerika’da da (özellikle Venezuela ve Bolivya) yeni müttefikler buldu. 31 Temmuz 2006’da Fidel Castro başkanlık görevlerini kardeşi Raul Castro’ya devretti ve 19 Aralık 2007’de koltuğunu bıraktı.Küba, devrim sonrasında hızlı bir yapılanma dönemi geçirmiştir.

KÜBA MİMARLIK TARİHİ

Küba mimarisi, 1512‘deki ilk İspanyol yerleşimiyle başlayan ve 400 yıl süren kolonizasyon döneminde biçimlenmeye başlamış. Bu dönemin, Küba’nın sosyal ve ekonomik yapısında çok fazla etkisi olduğu bugün bile apaçık görünüyor.

İspanyol koloniciler Küba’daki ilk dönemlerinde, adanın yerlileri olan Arawaklar‘ın palmiye yapraklarıyla yaptıkları çatıları, yeni yapılara uyarlayarak işe başlamışlar. Küba’nın ilk zanaatçıları olarak bilinen Müslüman Mudejarlar ise, tuğla, ağaç ve taş işçiliğindeki ustalıklarını kullanarak yeni yapılar ortaya çıkarmışlar. Ada dışından gelen bu ustalar sadece yeni binalar yapmakla kalmayıp, becerilerini hem adanın yerlilerine, hem de İspanyol yerleşimcilere öğretmişler.

Şehirlerin doğru yerlere kurulması, iyi tasarlanması ve korunması tamamen İspanyol İmparatorluğu’nun tutarlı yaklaşımları sonucu sağlanmış. İmparatorluk, şehirlerin imarı ile yakından ilgilenmiş ve buralarda her zaman güçlü ve basiretli valileri görevlendirmiş. İspanyollar, ülkelerinin gücünü göstermek için Küba kentlerini pek çok görkemli yapı ve anıt ile donatmışlar.

Devrim yılı olan 1959 sonrası adanın yaşam biçimi kökten değişmiş. Devrim sonrası kamulaştırılan yapılar, halka konut olarak verilmiş. Oturulan binaların özel mülkiyet olmayıp devlete ait olması ve genel olarak ekonomik durumun sıkıntılı oluşu gibi nedenlerle, yapılar giderek bakımsız hale gelmiş. Son yıllarda, UNESCO ve çeşitli özel yatırımcıların katkılarıyla restorasyon çalışmalarına başlanmış bulunuyor.

Üç kent, üç stil… 
          
Küba’nın asıl sahipleri olan Arawak yerlilerinin palmiye kulübeleriyle başlayan mimari stil, İspanyollar’la birlikte yeni bir boyut kazanarak yoluna devam etmiş. Koloni stilinin ardından, tarihsel döneme uygun olarak Barok tarz gelmiş adaya.

Ayrıca, İspanyol – Fas karışımı Müslüman zanaatçılar, Küba mimarisine kendi renklerini katmışlar.

18. yüzyıla gelindiğinde, Neoklasisizm ulaşmış adaya. Fransız mimarlar eliyle yönetim yapılarından, küçük konutlara kadar adadaki pek çok yapının mimarisinde bu üslup etkili olmuş. 19. yüzyıl sonları ile 20. yüzyıl başlarında Küba’ya gelen Katalan işadamları, yaptırdıkları konutlarda dönemin ruhuna uygun olarak Art Nouveau stilini tercih etmişler. 1920 sonrası Amerika ile yakın ilişkilere giren Küba’da, Art Déco tarzında pek çok ev ve çok katlı otel inşa edilmiş.

Koloni döneminde kurulan yedi şehirden üçüncüsü olan Trinidad, 1514 yılında kurulmuş. Koloni mimari tarzının en iyi örnekleri halen bu kentte bulunuyor. Kent meydanları ve bu meydanlara bağlanan ızgara şehir planına göre tasarlanan Trinidad, 18. yüzyılda şeker kamışı ticareti sayesinde zenginleşmiş.

Küba şehir yaşamının vazgeçilmez unsuru olan kent meydanlarının 1800’lü yıllardan kalan klasik görünüşü Trinidad’da halen tüm canlılığıyla korunuyor. Kent, 1988 yılında UNESCO Dünya Mirası Listesi‘ne alınmış. *

Trinidad’a 80 kilometre mesafedeki Cienfiegus, 1819 yılında New Orleans’lı tüccar Louis de Clouet tarafından kurulmuş. Kenti kuran şahsın Fransa orijinli olmasının yanında, o yılların baskın mimari tarzı olan Neoklasisizm kente hakim olmuş. Küba’nın hiçbir kentinde olmadığı kadar çok sayıda Neoklasik yapı Cienfiegus sokaklarına sıralanmış.

Farklı mimari tarzların harmanlandığı Havana üzerinden Küba’nın mimari tarihini okumak mümkün. Barok, Neoklasik, Neogotik, Art Nouveau, Art Déco, Eklektik ve daha pek çok tarzda yapı arz-ı endam ediyor Küba’nın bu havalı başkentinde. Havana bu özellikleri sayesinde 1982 yılında UNESCO Dünya Mirası Listesi‘ne dahil edilmiş.

KAYNAKÇA

  1.  “National symbols”. Government of Cuba. 15 Ocak 2016 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 7 Eylül 2009.
  2. ^ “Cuba’s Constitution of 1976 with Amendments through 2002” (PDF). constituteproject.org. 19 Eylül 2015 tarihinde kaynağından arşivlendi (PDF). Erişim tarihi: 31 Ekim 2010.
  3. ^ “3.1 Población residente por sexo, tasa anual de crecimiento y relación de masculinidad”. Anuario Estadístico de Cuba. Oficina Nacional de Estadísticas. 27 Eylül 2013 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 21 Temmuz 2013.
  4. ^ Thomas, Hugh (Mart 1971). Cuba; the Pursuit of Freedom. New York: Harper & Row. ISBN 0-06-014259-6.
  5. ^ Thomas, Hugh (1997). The Slave Trade: The Story of the Atlantic Slave Trade, 1440–1870. New York, NY: Simon & Schuster. ISBN 0-684-83565-7.

KUZEYDEN GÜNEY'E AMERİKA : MİMARİ GÜNLÜKLER tarafından yayımlandı

Bu blog Hacettepe Üniversitesi İç Mimarlık ve Çevre Tasarımı Bölümü İÇT 211 Mekan Tasarım Tarihi Dersi 2020-2021 Güz Dönemi grup ödevi olarak hazırlanmaktadır.

Yorum bırakın

WordPress.com ile böyle bir site tasarlayın
Başlayın